Her ne kadar bir dönem statüsü tartışılsa, cüce gezegen kategorisine alınsa da yeniden itibarı iade edilerek gezegen sınıfına alınan Pluto, Güneş Sisteminin günümüz itibarıyla en dış gezegenidir. Güneş etrafındaki turu yani 1 Pluto yılı yaklaşık olarak 248 Dünya yılından oluşur. Böylesi uzun bir döngüyle etkisi yavaş ve derindendir. Kuşakların gelişiminde, dönüşümünde baş etkendir. Astrolojide kolektif gezegen olarak alınır. İşte bu yüzden dip ya da dönüm noktalarını belirlemede oldukça önemlidir.
Uzun zamandır 2020 yılının oldukça önemli olduğunu ve dünyanın geçtiği süreç bağlamında baktığımızda içinde iki dip noktası olarak alabileceğimiz göksel kombinasyonu barındırdığını söylemekteyim. Bunlardan bir tanesi 13 Kasım gecesi gerçekleşecek olan Pluto Jüpiter kavuşumudur. Diğeri ise 12 Ocak’ta gerçekleşecek Pluto Satürn kavuşumu. Yıl içinde bu ikiliye Jüpiter de eşlik edecek. Ortalama 33 er yıllık periyotlarla Bundan bir önceki Pluto Satürn kavuşumu 1983-84 yıllarında meydana geldi. Şimdi yeni kavuşumla beraber 33 yıllık dönem ya da döngü bitecek ve yenisi başlayacak.
Astrolojide Pluto derin değişimle, dönüşümle, ölüm ve canlanmayla, istihbarat kuruluşlarıyla, ajanlarla, suçla, yeraltınla, depremlerle ilgilidir. Satürn ise ciddiyeti, geleneksel yapıyı, disiplin altına girmeyi, kısıtlanmaları, zorlanmaları, sorumlulukları, erişilen mertebeyi ve yanı sıra düzeni, otoriteyi, devletleri, yönetimleri, yöneticileri işaret eder. İkisi bir araya geldiğinde savaşları, baskı ve tepkiyi yaratan durumları, ciddi reformları görmekteyiz.
Bu ikili en son 1982’de bir araya gelmişti. O tarihler civarına bakarsak Karayipler ülkesi Grenada’da yapılan ABD darbesi sonucu hükümetin devrildiğini, İsrail’in Lübnan’ı işgalini, Brunei ve yavru vatanımız Kıbrıs’ın bağımsızlıklarını ilan etmelerini görmekteyiz.
1947 yılında yaşanan Pluto Satürn kavuşumu ise 2.Dünya Savaşı’nın ardından soğuk savaş dönemine denk gelmekte. Bu dönemde ülkemizin Dünya Bankası ve IMF’ye katılmasını ve Truman yardımını aldığını görmekteyiz. Aynı zamanda Burma, Pakistan ve Hindistan bağımsızlıklarını kazanıyor, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti ve İsrail , WHO, CIA, Avrupa Konseyi kuruluyor, Romanya’da darbe ile kral tahttan indiriliyor , Indra Gandhi öldürülüyor ve Plutonyum parçalanıyordu.
1914-15 yıllarını etkileyen Pluto Satürn kavuşumu ise hepimizin bildiği gibi 1.Dünya Savaşı dönemine denk gelmekte. Ayrıca Panama Kanalı’nın açılışı da yine bu kavuşum döneminde gerçekleşmiş.
Son yazım olan Yengeç burcundaki Ay tutulmasında da bahsettiğim 30 yıl savaşlarının ardından gelen ve kapitalizmin temellerini hazırladığı söylenen, modern devletler hukukunun, laikliğin temelini atan, Roma-Cermen İmparatorluğu’nu prensliklere bölen, İspanya ve Hollanda’nın bağımsızlıklarının tanındığı 1648 Westphalia anlaşması dönemi de yine Pluto ile Satürn’ün kavuşumuna denk gelmekte.
1518 yılının hemen girişinde ve yine bu dönemki gibi Oğlak burcunda olan kavuşum döneminde ise reformların başladığını görmekteyiz. Görüldüğü üzere Pluto Satürn etkileşimleri dünya tarihinde önemli olayların altını çizmekte.
Evet artık 12 Ocak’ta kavuşacak Pluto Satürn ile birlikte 2054’te yeni bir aşamaya geçecek olan bir döngüye başlıyoruz. Daha önce de yazdığım üzere kapitalizmin sonlarına geldik. Artık bitiş krizi, var olan düzendeki bozulmalar, insanlığa istenildiği gibi hizmet etmemesi ile toplumlarda sosyal demokrasiyi uygulayabilmenin yollarını aramaya başlıyor. Fakat bu hemen bir çırpıda olacak bir şey değil. Önce dünya üzerinde otokratların, üst düzey yöneticilerin sahnede kalabilmek için oynadıkları hileli oyunu, yaptıkları güç savaşlarını gözlemleyeceğiz. Baskı, yaptırımlar artacak. Bu doğrultuda istihbaratların savaşları , ticari savaşlar ve savaşlar gözlemlenebilir. Ekonomik darboğaz halkları iyice sıkıntıya sokarken, sokakları da hareketlendirebilir. Toplumlar ekonomik gerçekliklerine göre resesyonu daha yüksek sesle dile getirebilir. Moratoryumu, konsolidasyonu konuşan devletler olabilir. Ülke sınırları, yönetim biçimleri ve yöneticileri değişebilir. İlerleyen zaman diliminde eğrinin yönü özelleştirmelerden, devletleşmeye doğru dönebilir. Tüm bunlarla birlikte ulus devlet olmanın önemi yeniden vurgulanabilir. Bilgi ve belgenin erişimine sınırlama, yeni düzenleme gelebilir. Yasalarda değişimleri görebiliriz. Dünya üzerindeki sığınmacı sorunu, toplumlarda tepkilerin daha yüksekten çıkmasına sebep olabilir. Çalışma şartları daha ağırlaşabilir ve beraberinde yeterince sorumluluk almadan, çok çalışmadan başarıya ulaşmanın mümkün olmadığını anlayabiliriz. Sendikalarla ilgili yapılanmalar gelebilir. Doğal kaynaklarla, madenlerle, toprakla, tarım ve çiftçilikle ilgili yasalarda düzenlemeler bekleyebiliriz. Sanayi ve teknolojide batanları ve fark atanları görebiliriz. Uluslararası anlaşmaların, paktların yapıları değişebilir. Yeni güç birlikleri öne çıkabilir. Çünkü artık dengeler değişiyor!
Böylesi bir tabloda refaha ermek pek kolay görünmemekte. İnsanlık önce kullanılan yöntemlerin yozlaştığını, işlevini yitirdiğini, revizyondan geçmesi ya da tamamen terk edilmesi gerektiğini görecek. Yaşayacağı derslerle dünya üzerinde adaletli paylaşımın, liyakatların, bilginin, hukukun önemini anlayacak. Ardından her ülkenin kendi alt yapısına, potansiyeline göre çözüm aramaya başlayacak ve takiben reformlarını gözlemleyeceğiz.
Ülkemiz bu döngüyü dış ilişkilerinde, diplomaside, uluslararası anlaşmalarda, davalarda, işbirliği yaptığı ülkelerle durumunda, açık düşmanlıklarla, savaşla barış arasındaki hassas dengede yaşamakta. NATO ile ilişkilerdeki sıkıntılar devam etmekte. Müttefik kavramının ulusal çıkarlardan ibaret olduğunu ve kendi içimizde bir olmanın , kendimize güvenmenin önemini hissedeceğiz. Ülkemiz ile ilgili konuların detaylarını tutulma, yeniay ve dolunay yazılarımda paylaşmaktayım.
Sosyo-politik ve ekonomik anlamda dünyada dengelerin değiştiği, sistemin yeniden düzenlendiği şu dönemde bilgiye, bilime ve nitelikli insana yatırım yapan, hedeflerini gerçekçi bir şekilde belirleyen ve halkının refahını, huzurunu önemseyenlerin avantajlı olduğunu söyleyebilirim. Aksi taktirde bu gezegenlerin Kova geçişleri ile birlikte yakın gelecekte kırılganlıklarına yenik düşen yapıları, ülkeleri görebiliriz. Tabii iş sadece devletler ve idarecileriyle bitmiyor ! Bu açılar bireyleri de zorlayıcı, sorumluluk almalarını öğretici olayları getirecektir. Doğru yöneticiyi seçen ve yöneticilerinden bunları talep eden seçmenler, sorgulayan, olasılıkları değerlendirebilen, doğru ve çağdaş bilgiyi o mesleğin sahibinden, ehil ellerden alan, eşitliğin, adaletin dünyaya yayılmasına çaba sarf eden ve hümanist, değerleri korumasını bilen bireylere dönüşmemiz öğretilmekte. Dilerim Dünya okulunda herkesin sınıfını geçebilir.
Sevgiyle …
Azade Öksoy